Kıbrıs Hakkında

Girne Taksi – Kıbrıs Hakkında

Nüfus Dağılımı

Adanın toplam nüfusunun %71’i Rum, %29’u Türk’tür.[2][3] Adada çok az nüfusla İngiliz, Ermeni ve Maruni toplulukları da bulunmaktadır. En büyük şehri Lefkoşa’dır. Coğrafya 

Kış mevsiminde Karlıdağ

Adanın başlıca yüzey şekilleri, kuzeyde denize paralel uzanan Beşparmak Dağları ile adanın büyük kısmını kaplayan ve en yüksek noktasının bulunduğu güneydeki Karlı Dağdır(1952m). Karpaz Yarımadası, adanın kuzey doğusunda yeralır. Adanın güney ve doğu kıyılarında Limasol Tuz Gölü gibi ufak tuz gölleri vardır. 

Bitki Örtüsü

Turunçgiller, zeytingillerin yanı sıra, makilik ve bodur ağaçlar Kıbrıs’ın genel bitki örtüsünü oluşturur. Yaygın orman tipi ağaç türleri çam, servi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Kıbrıs’ta Gramineae out da dâhil 150’ye yakın değişik türde, doğal olarak yetişen tahmini 1900 çeşit çiçekli bitki bulunmaktadır. Dünyada bilinen orkide türlerinden 30 kadarı Kıbrıs’ta yaşamaktadır. 

Fauna 

Kıbrıs gerek adada yaşayan, gerekse kıtalar arasında göç eden hayvanları barındırması nedeniyle zengin hayvan türüne sahip bir adadır. Kuzey Kıbrıs coğrafik konumu nedeniyle Afrika ve Doğu Avrupa arasında kuşların konaklama ve yumurtlama merkezidir. Adada bulunan 350 türden 7 türü endemiktir. Ayrıca 26 farklı çeşit sürüngen ve amfibyum da yaşamaktadır. Kıbrıs’ın eşsiz sahilleri ayrıca Akdeniz’de nesli tükenmekte olan caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağaları için uygun yumurtlama merkezleridir. Karpaz Millî Parkı’nda 250 civarında özgürce yaşayan yabani eşek bulunmaktadır. Tarih 

Tarih Öncesi Çağlar

Kıbrıs’a insanların yerleşiminin MÖ. 10000 yıllarını bulduğu tahmin edilmektedir. Adanın güneyinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde ilk insan yerleşimcilerinin MÖ. 9000 yıllarında bazı yapılar bıraktıkları görülmüş ve Cilalı Taş Devri döneminde buralara yerleştikleri anlaşılmıştır. Ayrıca ilk yerleşimcilerin Anadolu’dan gelmeye başladıkları, MÖ. 7000 tarihlerinde de Filistin, Lübnan ve Suriye üzerinden de insanların buraya geldikleri tahmin edilmektedir.[4] Kıbrıs’a Anadolu üzerinden gelen kişiler kıyı bölgelerinde toplu yerleşim bölgeleri kurmuşlardır.[5] İlk yerleşimcilerin Anadolu üzerinden gelen insanlar olduğu tezi ise, bazı tarihî yerleşim bölgelerindeki eserlerin birbirlerine benzemesinden dolayı iddia edilmektedir.[6] Kıbrıs’ın Tunç Çağı’na geçiş döneminde ile birlikte yaşam biçimleri değişmiş ve insan toplulukları dağların etekleri ile ovalara yerleşmeye başlamıştır. MÖ 6000 ve daha sonra adaya gelen insan toplulukları çanak, çömlek, testi, bardak gibi kilden kaplar yapabilme sanatını buraya getirmişlerdir.[7] Bu dönemde Kıbrıs halkları çanak ve çömlekçilikte kendilerine has stiller ve tasarımlar üretmeyi başarmıştır.[8] Bu zamana ait ortaya çıkarılan iki yerleşim biriminden biri kuzey sahilinde Girne’nin 10 kilometre doğusunda kalan “Vrisi” harabeleri , diğeri de Limasol ve Lefkoşa arasında kalmış bulunan “Kirokitia” denilen harabelerdir.[7] Kıbrıs’ta MÖ 3000 yıllarında bakır madeninin çıkarılması ile birlikte insanlar bu madeni işlemeyi öğrenerek günlük hayatta kullanılabilecek aletler yapmaya başlamış ve Mısır, Suriye, Filistin üzerinden Mezopotamya halklarının adaya gelmeye başlaması ile birlikte ticari yaşamda faal duruma geçmiştir. Bu dönemin yerleşim izleri Lapta’da görülmüş ve Pigades Tapınağı, Tumba Tu Skuru Mezarları, Karmi Tunç Çağı Mezarlığı, Enkomi Tapınağı bu devrin en önemli yapıtlarından birkaçıdır. Ayrıca Mağusa’nın kuzey doğusunda kalan “Enkomi” kalıntıları bu çağda gelişen ticaretin merkez şehirlerinden biri olmuştur.[5][7] Demir Çağı’ndaki aletlerin ve eserlerin çoğu Anadolu kaynaklıdır. Milattan önceki dönemin en zor şart bu dönemde yaşanmıştır. Geliştirilen ve öğrenilen yazı türlerinin çoğu unutulmaya başladığı tahmin edilir. Bunlara rağmen adaya yeni gelen insanlarla kültürel etkileşim devam etmiştir. Salamis ve Soli gibi yeni yerleşim bölgeleri kurulmuştur.[9] Bu tarihî dönemlerde bulunan taş tabak ve kaplar, pişmiş toprak kaplar, küçük topraktan yapılmış heykeller, idollar, altın ve gümüş takılar, balta ve silahlar, tunç, demirden yapılmış ok, bıçak, mızrak gibi arkeolojik kazılarla bulunmuş eserler, dünya üzerinde birçok müzede sergilenmektedir.[5] 

Eski Çağ’dan Osmanlı’ya

Antik ve Roma Dönemi Kıbrısının En önemli yerleşim yeri, Salamis Kıbrıs halkları M.Ö. 1500 yıllarına kadar bağımsız yapılı mahalli idare şeklinde yaşamaktaydı. Mısır ile yapılan ekonomik ve siyasi ilişkiler sonucunda M.Ö. 1500 – 1450 yılların kesin olarak III. Tutmosis döneminde Mısır İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi. M.Ö. 1320’ye kadar Hititler ve Mısırlıların mücadelelerine sahne olduktan sonra Hititler MÖ. 1200’li yıllara kadar Kıbrıs’ı kendi idaresi altında tutmuştur. Bu dönemde Hitit uygarlığı adayı sürgün alanı ve bakır ihtiyaçlarını karşılamak için kullandı.[10] Hitit uygarlığından sonra Mısır firavunu III. Ramses döneminde yeniden Mısır hâkimiyeti altına girdi. Bu dönemde Dor istilası sebebiyle Ege Denizi’ndeki adalardan ve Anadolu’dan gelen bazı halklar Kıbrıs Adası’nda koloni yapılanmasına girdi. M.Ö. 1000 senelerinde ise bu kolonilerin birçoğunu elinde bulunduran Fenikeliler adanın tamamının hâkimiyetine sahip oldular. Fenikeliler’in hâkimiyeti M.Ö. 709’da Asurluların Kıbrıs’ı ele geçirmesi ile son buldu. Bu tarihte Kıbrıs’ta bulunan koloni yönetimleri bir araya gelerek Asur hakimiyetini tanımış ve yaptıkları anlaşma ile vergi vermeye başlamışlardır.[11][12] Asur yönetimi M.Ö. 669’da sona erdikten sonra Kıbrıs, bir müddet bağımsız olarak varlığını sürdürdü. M.Ö. 570 tarihlerinde yeniden Mısır’ın yirmi altıncı hanedanının firavunu II. Amasis döneminde Mısır hâkimiyetine girdi. Bu dönemde Mısırlıların etkisi kıyafet ve çömlekçilikte görülmüştür.[13][14][15] Ahameniş Pers Kralı II. Kambises M.Ö. 525’de Mısır’ı ele geçirince Kıbrıs da Pers hâkimiyetine girmiş oldu. Asur ve Mısırlılar dönemlerinde de olduğu gibi Kıbrıs koloni yönetimleri vergi vermeye devam etmiştir. Ağır vergiler yüzünden birçok kez koloni (veya krallık) yönetimleri ayaklanmıştır. Makedonyalı Büyük İskender’in M.Ö. 333’te Perslere karşı kazandığı İssus Savaşı’ndan sonra Kıbrıs’ta, Antik Yunanistan hâkimiyeti başlamış ve Büyük İskender, krallıklara kuşatma sırasında yardımcı oldukları için özerklik tanımıştır.[16][17] 

Kıbrıs, Roma İmparatorluğu döneminde tek başına bir eyaletti M.Ö. 323 yılında Babil’de Büyük İskender’in ölmesi ile birlikte Makedonya İmparatorluğu parçalanmış ve sonucunda onun ardıllarından olan Ptolemaios Hanedanlığı’nın egemenliğine girmişti. Pitolemeler döneminde Kıbrıs, yarı bağımsız statüsüyle Mısır’a bağlandı. M.Ö. 58’e doğru Roma Cumhuriyeti’nin Küçük Cato tarafından fethedilerek ada, Provincia Cyprus oldu. Kleopatra ve Marcus Antonius Kıbrıs’ı elde ettiyse de Aktium Deniz Savaşı’nda (M.Ö. 31) yenilince M.Ö. 30’da tekrar Roma Cumhuriyeti’nin hâkimiyetine girdi. M.Ö. 22’den itibaren Roma İmparatorluğu’nun senatolu eyaleti oldu. MS 394 yılında imparatorluğun parçalanması sonucunda Bizans İmparatorluğu’nun Fenike, Filistin, Suriye ve Kilikya’ya bağlı bir ili hâline getirildi.[18][19] Bizans hâkimiyeti ile Kıbrıs Adası’nda büyük değişiklikler meydana gelmiş, Hristiyanlığın doğuşunda bu dini ilk kabul eden Roma vilayetlerinden biri olmuş ve Kıbrıs Ortodoks Kilisesi kurulmuştur. Kilise, İmparator Zeno’nun döneminde bağımsız statüye kavuşmuştu. Hristiyanlığın etkisi ile şehirlerinde önemli yapılar meydana getirilmiş ve Salamis şehrinin adı Constantia olarak değiştirilmiştir.[20] Kıbrıs adasına denizden ilk Arap hücumu Osman bin Affan halife iken Şam’da vali olan Muaviye’nin isteğiyle 649 yılında oldu. Bu seferde Araplar o zaman Heraklius Hanedanı’ndan II. Konstans’ın imparatorluk döneminde, Bizans İmparatorluğu’nun Kıbrıs valisinin merkezi olan Salamis/Constantia’yı kısa süren bir kuşatma sonucu ellerine geçirdiler ve limanı ve liman hizmetleri tesislerini battal ettiler. Adaya ikinci Arap Emevi hücumu, daha önceki yapılan antlaşmayı bozarak, yine Osman bin Affan halife iken Muaviye’nin Şam’da Suriye Eyaleti valiliği sırasında, MS 654’te olmuştur. Bu sefer 500 kadar gemi ile gelen Arap donanması ve adaya çıkan Arap askerleri adayı idareleri altına almıştır. Bu donanma adanın fethini bitirdikten sonra adada 12.000 askeri garnizon bırakmıştır. Bu garnizon adadaki Müslüman ahalinin ve Müslüman etkilerin başlangıcını teşkil etmiştir.[kaynak belirtilmeli] 688de Bizans İmparatoru II. Justinianos ile Emevi Halifesi I. Abdülmelik, kendilerinden daha önceki İmparator IV. Konstanios ve Halife Muaviye zamanında yapılan antlaşmaya atıf yaparak, aralarında Kıbrıs üzerinde bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmaya göre Bizans Emevi halifelerine eskisi gibi yılda 1.000 Bizans altını tazminat ödeyecek ve bunun yanında, ek olarak o yıl içinde olan cuma günü sayısı kadar (yaklaşık 50 küsur) atı ve esiri tazminat olarak verecekti. Kıbrıs’tan alınan vergiler eşit olarak iki taraf arasında bölüşülecekti. Bunu başarmak için de Kıbrıs adası askerden arınacak ve iki tarafın da atadığı valiler ile ortak olarak nisbeten özerk olarak idare edilecekti. Böylece Kıbrıs Adası 688’den 868’e kadar bir Kıbrıs Arap-Bizans Kondominiyumu olarak idare edilmiştir. 868’de Bizans İmparatorluğu, meşru imparator III. Mikhail’i tahttan indirip öldüren Makedonyalılar Hanedanı’nın kurucusu olan köylü asıllı I. Basileios’un eline geçti. Bu imparator hemen Araplara karşı savaş açtı ve Araplarla 280 yıldır birlikte hareket ederek Kıbrıs Adası’nın kondominiyum olarak idaresi, Bizans imparatoru için uygun gelmediği için hemen Bizanslı generallerden Aleksis Kıbrıs’ı fetih için gönderildi ve kondominiyum idaresi böylece 866’da sona erdi.[kaynak belirtilmeli] Fakat Bizans idaresi uzun sürmedi ve bu sefer Kıbrıs’ın idaresi doğrudan doğruya Arapların eline geçti. Kıbrıs adasında bu Arap iktidarı X. yüzyıla kadar sürdü. Bizans İmparatoru II. Nikeforus Fokas’ın 964–966 yıllarında Suriye üzerine 40.000 kişilik bir orduyla sefere çıkması sırasında yüksek patrisiyen sınıflı general Niketas, Kıbrıs’ı ele geçirip tekrar Bizans idaresi altına almasına neden oldu. Bundan sonra 966 ile 1191 arasında Kıbrıs, bir Bizans İmparatorluğu parçası olarak Bizanslılar tarafından idare edildi. Üçüncü Haçlı Seferi sırasında İngiltere Kralı I. Richard tarafından 1191 yılında Kıbrıs’ın alınmasından sonra Kıbrıs halkının bu yönetimi beğenmeyip ayaklanmaları üzerine ada Tapınak Şövalyeleri’ne satıldı. Bu yönetimden de memnun olmayan Kıbrıs halkları 1192 tarihinde Beşparmak Dağları’nda isyan etmeleriyle ada üzerinde daha fazla kalamayacaklarını düşünen Tapınak Şövalyeleri, adayı I. Richard’a geri verdi.[21][22] I. Richard, Kudüs Kralı Guy de Lusignan’ı Kıbrıs Krallığı’na getirdi. Lüzinyanlı Guy, Filistin’den getirdiği adamları ile Lüzinyan Hanedanlığı’nı kurarak yaklaşık 300 yıl Kıbrıs’ın bu hanedanlık tarafından yönetilmesini sağladı. [21] Kıbrıs Krallığı 14. yüzyılda Cenevizli tüccarların eline geçti. 1426 yılında Memluklular adayı kendilerine bağladılar. 1489’da da son kraliçe Caterina Cornaro’nun adayı Venediklilere satmasıyla Kıbrıs Krallığı son buldu.[23] 

Osmanlı Dönemi

Kıbrıs 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiştir. 1878 yılında Osmanlı’dan ‘Ruslara karşı yardım’ vaadiyle yıllık yaklaşık 92.000 altın karşılığında Birleşik Krallık tarafından ada kiralanmıştır. Daha sonra 1914 yılında Birleşik Krallık tarafından ilhak edilmiştir. 

Birleşik Krallık Dönemi

1928 yılında adanın İngiliz egemenliğindeki 50. yılını kutlamak için basılan bir pul Ana madde: Kıbrıs (Birleşik Krallık) 93 Harbi’nde Rusya İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla[24], Birleşik Krallık’ın isteği üzerine ada 92.799 sterline[25] 4 Haziran 1878 tarihinde[26] imzalanan Kıbrıs Sözleşmesi ile kiralandı.[27] Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen Birleşik Krallık’a geçti.[28] Birleşik Krallık adayı “Komiser” diye tabir ettiği yüksek rütbeli yöneticilerle idare etmiştir.[29] 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Birleşik Krallık karşısındaki Almanya’nın yanında savaşa girmesi üzerine Birleşik Krallık adayı ilhak edip adaya vali tayin etti.[30] 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı.[31] 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.[32] Ekim 1931’de itibaren Rumlar Enosis isteğiyle ayaklandı, Rumlar’ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallık’ın politikası sertleşti. Yunan ve Türk tarihinin okutuması, iki ülkenin bayraklarının kullanılması ve Yunan ya da Türk ulusal kahramanlarının resimlerinin sergilenmesi yasaklandı.[33] Ocak 1950 tarihinde Doğu Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir referandum düzenledi.[34] Referandumun sonucunda, katılan halkın %90’ı Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi düşüncesi olan enosis lehinde oy verdi.[35] 1955’te Kıbrıslı Rumların kurduğu EOKA örgütü Birleşik Krallık kuvvetlerini adadan çıkarmak için silahlı eylemlere başladı.[36] Bu zaman zarfında Kıbrıs Türkleri de silahlanmaya başladı[37] ve Birleşik Krallık adanın tüm bölümünü kontrolde tutmakta zorlanıyordu.[38] Bu tarihten itibaren taksim isteğinde bulunan Türkler ile enosis isteyen Rumlar birbirleri ile çatışmaya başladı.[39] 1960 Sonrası 

Ada, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmıştır. 1974’te Yunan darbesinin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği harekât sonucu adanın kuzeyinde de facto olarak tek yanlı Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuş, bu devlet sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını almıştır. 24 Nisan 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan birleşme planı adada referanduma sunulmuştur. Kuzey Kıbrıs plana %35’e karşı %65’le “evet” deyip kabul ederken, Güney Kıbrıs %25’e karşı %75 ile “hayır” deyip kabul etmemiştir. 1 Mayıs 2004 tarihinde adanın Rumlar tarafından yönetilen güney kesimi adanın tamamını temsilen, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla Avrupa Birliği’ne katılmıştır.